>Eskiden severdim kağıt ile kalemin uyumunu… Sanki ben yazmıyordum, kalem zevk alıyor, kıskanıyor, sinirleniyor ve kızıyordu sanki kağıda… Kelimeler akıyor gidiyordu. İşte bunu yapmayalı çok olduğunu fark ettim yine… Ancak elimde ne doğru düzgün bir kağıt kaldı(kalbin kadar temiz bir kağıt ;). Yine sanallık üzerinden bunları yazıyorum. Ama tam bir tatmin duygusu yaşayamıyorsun galiba… En azında ben bunu hissediyorum. Peki neden bunları yazıyorum? Derdim nedir yani. Bir süredir isyan ettiğim şeyin üzerinden geçildiğini fark ettim. Artık insanlar yeniden blog yazmaya başladılar. Bir kaç tanesini okuduğumda gaza gelmiştim. Bende yazayım fikirlerimi. Sonuçta bir etkileşim zincirinin bir parçası olmak istedim… Ancak işte okulu bitirme çabalamaları içerinde boğuldum.
>Bir Şeyler Yazmak
Peki ya şimdi?
Şimdi daha rahatım. Huzurlu ve mutlu muyum? Pek değilim… Bugün kalan tek dersten kalacağımı öğrendim. Ancak kesin değildi… Kesin olsun daha sonra sövmeye başlarım diye düşünüyorum:)
Peki “bana bakın” durumunda ne bahsedebilirim?
Bir süredir ufak tefek blog yazıları hazırlamıştım. onları hazır edip bugünlerde yayınların diye düşünüyorum. Ama aksilik olur kızmayın hemen…
Okulu bitirmeye çabalıyordum. Galiba başarısız oldum. Bu konuda belki bi iMac gelebilir :p
Okulda öğretilen(en azından öyle iddaa edilen) şeylerin çok azını öğrendiğimizi gördüm. Pek çok şey unutuluyor. Tekrar edilmesi ya da adam gibi anlatan birileri tarafından sevilerek anlatılması gerekiyor… Bu konu hakkında bi büyük düşüncem vardı. Ama kandil’miş. O kadar da günaha girmeyelim dedim. 12 den sonra bişiler bakarım büyük ihtimal…
Bu aralar Redd ile Jehan Barbur dinliyorum. Sakinleşiyorum. Bir süredir uykusuz okuyorum. Bu kültürden nasıl yoksun kaldığımı anlamış değilim… Vaktinde dergi olarak Level okurdum. Sanki bu durumu hobi olarak sadece bilgisayarı seçmemden kaynaklanıyor. Bu işi severek yapmamın tek kaynağı bu hobi. Evi birazcık dağıttım tabi malum sınavlar falan… Temizliğe geçmem gerekiyor… En önemlisi yavaştan kendimi toparlamam gerekiyor… Hayatta ne kadar büyük saçmalıklar olsa da onlarla mücadele etmek gerekiyor…
Yakın zamanda yaptığım İstanbul ziyaretlerimde artık bir İstanbul sevdalısıyım. Vaktinde abartıldığını düşünürdüm. Ancak en güzel kural olan “Yaşa ve öğren” gerçekleşti.
Sonraki hayatımı burada geçireceğim için üzülüyorken artık seviniyorum… Tabi ki vakti geldiğinde yine ufak sinirlenmeler yaşayacağımı düşünüyorum.
Herkes gibi ufak bir İstanbul yazısı yazmayı düşünüyorum… Hayata dair, İstanbul’a dair… Birde güzel bi fotoğraf makinem olsaydı iyidi ama neyse. İşe başlayabilirsem onu da alacağım…
Hayatımda güzel olan şeyler de var ama onlar benim içimde gizli…
0 Comments.