Bir anı çektiğimizde gördüğümüz anı yakalamaya çabalarız. Ancak bir süre geçtikten sonra o fotoğraf ile aramızdaki bağ kopar. Fotoğrafla direk bizim bağımızın olmadığı, bizi çağrıştıran hiçbir şeyin olmaması bizi soyutlar(Fotoğraf çekerken ortamdan soyutlanıp sadece anı yakalama fikri/düşüncesi pek hoşuma gider benim halbuki(böylece çekilen anı etkilemeden gerçeği yakalayabilirim)). Ancak Kendimizi göze batmadan nasıl bir fotoğrafın içine koyabiliriz(göze batan/selfie-özçekim). Ancak ayaklarımız sanki şans eseri oradaymış gibi ayarlanması, kadrajı ayarlayamamışım numarası ile fotoğraflara bir bağlantı koymak artık çok normalleşti. Bu fotoğrafın ayakları var artık, onlar benim fotoğrafçının ayakları. Ben(fotoğrafı çeken şahıs) sadece bir araç değilim. Orada ana ögenin bir parçasıyım. Burada sanırım egomuz işin içine karışıyor. Ayaklarımız/ayakkabılarımız ile fotoğrafı şahıslaştırmak, bize ait kılmaktır.
“Kaldı ki fotoğrafı neden çekiyoruz?” ana sorusu geliyor akla. 5n1k sorular takımı kafamızda dolanmasa da bilinçaltımız bu soruları cevaplarını için türlü oyunlar peşinde.
Recent Comments