En çok sahip olmadığımız şeyleri düşünüp onları arzularız. Elimizde olanların kıymetini bilmeme değildir bu. Elimizde olanların düşündüğümüzde şükretmemiz gerektiği söylenir. Var olanları düşünürken olması gerekenleri düşünüp onları ele geçiremeyiz. İdea dünyayı ilk öncede düşlerimizde oluşturduğumuzu, gerçeğin değil de hayal edilenin olması için uğraştığımız bir evren/dünya/ev/hayat hayal ederiz. Buradan 2 konuya dallanmak istiyorum aslında.
İlki var olmayan bir şeyi hayal ederek gerçek kılma çabası. Yaratıcı olduğumuz konuları biliyorum. Bir ilham gelmesi ile yaratıcılığını önünü açıyoruz. En azından öyle geliyor. Bazı şeyler sadece düşünerek buluyoruz. Bakınız bilim. Bir yere ulaşmak için oturup düşünüyoruz. Bir yol izliyoruz. Peki ya özgürlük düşüncesi?
İkinci olarak da özgürlük düşüncesi geliyor. Ancak özgürlük düşüncesi nereden geldiğini değil de kimler tarafından verildiği bilgisi var elimizde [1]. İlk olarak dini seçme özgürlüğü gelmiş gibi görünüyor kaynaklarda.
Düşünürken aklımda olan, ilk önce düşünebilme özgürlüğü olması gerekiyor. Düşünüp bulabilesin özgürlüğünü, Sonra düşüncelerini birine anlatabilmelisin ki bu düşünceden/düşten haberdar olsun. Sonrasında sahip olduğumuz diğer şeylere, yeme-içme, uyuyacak yer, din gibi konularda düşünmeye başlamak gerekli. (düşler/düşünceler güncesi)
Bu kadar üzerine düşündüren şey ise yine bir şarkı/klip.
0 Comments.