Bir şarkı bile eşleşen (eşleşen denildiğinde aklımıza sadece bluetooth gelmesi – en azından) ruhların huzursuzluğunu nasıl da bilemiyoruz artık. Kelimelerin anlamı, ezginin kalp ritmimize yaptığı baskı göğüs kafesi sıkışırken, kendimizi tanımlayamadığımızı fark edemiyoruz yine. Çok basitti aslında ruh denilen şey, ya da kalp atışları, biraz hormon, az kimya bilgisi ile alsak hep mutluluğu en hızlısından. Ne diye arayıp durduğumuzu bilmeden bakınıyoruz boş gözlerle etrafa, ufacıcık bir kıvılcım çakmasını için ömürlerini verene ruhları, ömürlerin bitmesin diye uykusuz kalamayan bedenlere sıkıştırdık. Bir tutam özgürlüğü çok gördük ruhlarımıza. Kafamızı kaldırıp baktığımızda görebildiğimiz sonsuz uzayı hayal bile edemezken, ondan kendimizi bu kadar ayıklamak neden ki? Hep sorularımızı sorup asla cevap alamazken nasıl kavuşacaktı ruhlarımız özgürlük bayrağına. Bedenlerimizi geride bırakabildiğimizde ruhumuzu kaybederiz diye korkudan ölmeseydik keşke. Ruhlarımızı özgürleştirirken kaybettiğimiz bedenlerimizi biri bulursa kenara kaldırsın birileri üstüne basıp geçmesin.
0 Comments.