İçerden gelecek tabak tıkırtısı aslında seni uykudan uyandıran bir gürültü olmamaktadır. Bir aile olduğunu birilerinin yaşadığını, hatta birilerinin seni kahvaltıya çağırmak üzere olduğunu belli eder. Zamanında(Ben gençkene) bazen neden beni rahat bırakmıyorlar da uyuyayım diye hayıflanırken şimdilerde bu sıcak çay dumanı ile dolu mutfağı, hafif sigara dumanını, telaşla hazırlanan kahvaltı sofrasını, acaba onu ne zaman uyandırsak sorusu ile dolu kafaları özlemekteyim. Özlem bir kişiye, bir mekana ait değildir varsamımca. Bir ana olan özlemdir. O anı tekrarları içinde yaşayabilme isteği özlem duygusunu tetikliyor. Çayın dumanı, tabakların masaya konurken çıkardığı takırtı, sabah konuşmalarının geldiğini duyup anlamadığın sabahlar. Bir yere ait olma arzusu ile çelişen gitme isteği. Gittiğin yere kendini götürmen. Değişmen, özlemen ve eskiye geri dönme arzusu. Neden bu kadar karmaşıklaştırıyoruz ki. “Özledim Ulennnn” demek neden bu kadar zor gelir ki insana. Neyi özlediğimiz farkına mı varmıyoruz yoksa gün içinde.
İşte bir kaşığı çay kavanozuna daldırıp çaydanlığa dökmeden koyma güzelliğini, telaşını özledim.
Edit:
0 Comments.