Author Archives: mbilgin - Page 7

>Al beni yar götür…

>Götür gittiğin yere…

Burası daha bir saçma artık…
Kalmak istemiyorum burada…
Denizi görüp tuzun tadını alayım…
Mutlu olayım artık…
Dinlenebileyim artık…
Günlerin geçmesi için güzel günleri düşlemek yerine, o günlere gidelim…
Sabah olsun mutlu uyanayım…
Günün yükü çökmeden omuzlarıma, uyanayım güzelce…
Saçmalıklardan uzaklarda…
İnsanın olduğu her yerde saçmalık varsa insanlardan uzaklara gideyim…
Çünkü bitmek üzereyim… Parçalanıyorum yavaş yavaş… Toparlanmam gerekiyor…

>Kelimeler…

>

Kelimeler belirler bizi aslında… Kim olduğumuzu ifade eder başkalarına… Onları iyi seçmezsek başımıza neler geleceğini kimse bilemez sonuçta… Ama yine o kelimeler gün gelir kalp çalar… İşte yine o kelimeler parçalar ruhu… Fark etmezsen kaybolur yavaşça… İşte bu yüzden Sessiz olacağım artık… Kelimelerimi kendime saklayacağım…

Günü gelene kadar sessizce bekleyecek o kelimeler… Ne kalp kıracak yeniden ne de kalp çalacak…

Artık kendi işime odaklanmam gerekiyor…

>İsim şehir aşk… – 3

>

Bölüm 3…
Aşk…

Ve Sonunda şehre aşk ismi gelir…

Aşk nedir? Kime yada neye aşık olunur?·

Bir insana, bir şehre, bir elbiseye, bir arabaya…?

Nedir aşk? Onunla beraberken onu düşünmek midir? Yoksa o yok iken onsuz yaşayamamak mıdır? ayrı iken ismini duyunca kötü olmak mıdır? Beraber zevk almak mıdır?

Seversin onu, koşulsuz… Yalnız iken ızdırap çekersin… Yaklaşırken heyecanlanır, ayrılırken arkana bakarsan gidemeyeceğini anlarsın… Kabullenirsin her şeyi ile… Hayatta ismini veren ailenden daha çok düşünürsün onun ismini… Varlığını anlamsız bulursun onsuz… Kelimeleri kullanamazsın ona karşı… Kelimelere ihtiyacın yoktur zaten bu durumda…

Bir şehri sevmek, onun ismini aklına kazımak… Sıkıldığında sokaklarında gezmek… Vakti geldiğinde bank’ta oturup etrafı izlemek… Seversin onu… Bazen sadece bir anlık görüntüsü için uzun yollar gidilir mesela güneşin doğuşunu ya da batışını izleyebilmek için. Mutlu olursun başka bir yerde olmadığın için. Mutlu olursun ona aşık olduğun için. Ve üzülürsün başka şehre giderken… Gideceğin gün hüzünlenirsin… Bırakmak zor gelir oraları, ne kadar kısa bir ayrılık olsa bile….

Ve seversin… Belki bir daha göremeyeceksen adını anmazsın, üzmesin seni diye…

İşte o kişinin ağzından çıkan söz şudur “Yıllar geçti almadım ismini ağzıma ancak atamadım aklımdan hala…”

>İsim şehir aşk… – 2

>

Bölüm 2…
Şehir…

İsimden bahsetmiştim… Ancak insanlar için demiştim. Şehirler için ise işlem tersine dönüyor. Şehirlerin kendileri, isimlere hayat verir. Mesela Çanakkale. Gelip görmüş olanlar için çok büyük anlam ifade eder. Düşündüklerinde bu ismi tüyleri ürperir(Ne kadar zaman geçmiş olsa bile…) (Çanakkale yerine İstanbul, Ankara da olabilir.)

İşte bu yüzden şehir yaşar. Nefes alır… Bazen öfkelenir… Bazen hüzünlenir ve ağlar… Sen onu terk ederken de arkadan dan “gitme” diye bakar… Hüzünlenirsin, neden gidiyorum ki, ne işim var orada. Dostunu ya da sevdiğini bırakırmış gibi ağır gelir gitmek…

Alışırsın şehre, onunlayken anmazsın adını farkına varmazsın varlığını pek çok kez. Ama ayrı iken ismini duymak bir yerde duygularını ayağa kaldırır. Acaba dersin oralarda bir şeyler mi değişti?
O kaldırımı yıkmışlar mı yine dersin… Hep ayağının takıldığı o çıkıntıyı hatırlarsın.·
Arkadaş dönüm şehrimden bahsediyorlar dersin, bir köşesinde bir çıkıntı vardı hep takılırdım az gülen olmadı bana orada dersin ama yüzün hiç sinirli değildir. Aksine özlem doludur.
Çünkü o şehir senindir…
Onu paylaşmayı öğrenmişsindir…
Onunla yaşamayı öğrenmişsindir…
Onu yaşamayı öğrenmişsindir…

İnsanlar gibi ismini duyunca aklına gelir anıların.

“Yıllar geçti almadım ismini ağzıma ancak atamadım aklımdan hala…”

>İsim şehir aşk…

>

Üst Not: Tahminimce 3 bölümden oluşacak bir girdi dizisinin ilkini okuyorsunuz.

İsim…

Hayata gelen insanların ilk önce sahip oldukları şeydir.
O kadar sahiplenir ki insanlar karakteri bu isim ile değişebileceği düşünülür(Şahit olmadım ancak:).

Benimsersin, kabullenirsin, ergenlik çağında üzerinden atmak istersin bazen, takma isimler kullanmaya çalışırsın.
Ancak o senin en eski sahip olduğun şeydir.
Onu kaybedemezsin, atamazsın…
Gerçi neden kurtulmak isteyesin ki?
Herkese onu göstermez misin? İsmini bilenlere daha özen gösterirsin…

Gün gelir o yine hatırlatır seni insanlara. “Ahmet’i nasıl hatırlamazsın derler, liseden hani….”

Senin değerini gösterir ismin.
Ve insanlara verdiğin değeri gösterir.
Konuşma içerisinde ismi ile hitapta bulunduğunda dikkatini çekersin o insanın…
Hatta sevdiğini söylerken bile sana ön ayak olur o kişinin ismi…
İsimler önemlidir. Tıpkı insanların önemli oldukları gibi….

“Yıllar geçti almadım ismini ağzıma ancak atamadım aklımdan hala…”

>Pardus günleri iyiye gidiy…

>

Pek çok arkadaş bu iyiye gidiy muhabbetini merak ediyor(Saçma buluyor olabilir). Şu video linki ile muhabbeti bilmeyenleri bilgilendirmek isterim.

http://www.youtube.com/watch?v=Eciwebcba48

Peki pardus günlerinde ilk gün geçti. Güzel bir kalabalık vardı, Pardus standı etrafında kalabalık yogun olarak gözledim(Bir grup şeker ve katalog alarak geçti).

Stand etrafında gezindim, birilerin fotoğraf makinasını ele geçirdiğimde bir kaç poz çektim. Kendi adıma zevkli bir gündü. Seminerlerde gözlemlediğim birşey ise sorular sorulmasıydı. Bu da daha ilgili bir topluluk olduğunu gözlemledim.

Yarın 12.40 sunumumuz var herkesi bekleriz. Umarım terletecek sorular sorulmaz 🙂

>Lib64 sorunsalı…

>

Linux bilgisi olan mutlaka lib dizinleri ile karşılaşmıştır iyi ya da kötü şekilde. Burada paylaşımlı olarak kullanılan kütüphanelerin derlenmiş halleri bulunur. Programlar çalışırken de bunları isterler ararlar. Kendi içerisinde bir linklenme vardır yani…


Peki nedir bu lib64 muhabbeti?

x86_64 işlemciler kendi üzerinden x86 mimarisine de destek verdikleri için, x86_64 bir işletim sisteminde 32bitlik kod çalıştırılabilir.(Tabi ki çekirdeğin bu çevirme işi için açık olması gerekmektedir.) 32 Bit derlenmiş programlar için dizin hiyerarşisinde ise lib32 dizinleri oluşmuştur. 64 bit derlenen kütüphaneler içinse (programın derlenme şekline göre değişebiliyor tabi) lib64 dizinine konuluyor. Sonuçta elimizde 3×2 lib dizinimiz olur. Biri kökte, diğeri ise /usr altında. Peki ya elimizde hiç 32 bitlik paylaşımlı kütüphane olmayacaksa (şu anki kurumsal 2 x86_64 gibi)?

Burada bir çözüm olarak lib64 dizinlerini lib dizinine linklemek en basit ve en mantıklı çözüm gibi geldi bize. Neden bu linke ihtiyacımız var sorusuna gelecek olursak; belirli programların lib64 e ihtiyaç duyması ve araması. Hatta bu lib64 sorunu yüzünden bir süre kurulan cd hazırlayamadık.


Peki bu linki kaldırmak mümkün değil mi?

Tabi ki mümkün, tool chain’i düzenlemek gerekiyordu. Burada yapılanlar tabi ki 32bit’lik halini etkilemeyecek şekilde olması gerekiyor. Bunu Onur Küçük bir hafta sonunda yaptı. Diyecek bir söz bırakmadı 🙂 Ancak her paket bu yöntem izlenemiyor. Çünkü ati’nin ekran kartı gibi sürücüleri istediği gibi at koşturabiliyor hala…

>fPIC…

>

Sanki uzun zaman oldu blog girdisi yapmayalı diyerek bir giriş yapmış bulunayım 🙂 Bir süredir Necdet Yücel tarafından sıkça “Blog yazın….” çağrılarına cevap vermek istedim.

Girdi konusu olarak da bir süre önce Gökmen Görgen ile konuştuğumuz bir konu olan fPIC olmasını tercih ettim. Neden olduğunu ise not olarak koyacağım. Konuyu daha çok dağıtmadan bi giriş yapayım konuya,

Nereden geldi bu fPIC?

fPIC ile karşılaşmam ilk olarak 64bit için paketleri hazır hale getirirken karşılaştım. Derleme sırasında aldığım hata ise;
“relocation R_X86_64_32 against `a local symbol’ can not be used
when making a shared object; recompile with -fPIC .libs/assert.o: could not
read symbols: Bad value”

Oradaki 32’yi görünce kıllanıyor tabi insan. Güzelce derle şunu diyesi geliyor insanın, yoksa hata GCC de mi diye düşünebiliyor insan 😉 Peki ufak bir araştırmadan sonra sorunu gördük ki paylaşımlı kütüphaneler için oluşturulan nesnelerin düzgün şekilde linklenebilmesi için -fPIC parametresi ile derlenmesi gerekiyormuş. Tabi ki sorunun çözülmüş oldu.

Kendisi bi gcc bayrağıdır. “Position-Independent Code”un kısaltılmasıdır. Türkçe’ye çevirdiğimizde konum bağımsız kod oluyor herhalde 🙂 PIC, çıkan ikilik dosyanın belirli bir taban adresine yüklenmesini beklemez, bellekteki herhangi bir yerde mutlu olmayı bilir anlamına geliyor 😉
Kendisi i686 mimarisinde kullanıldığında bir fark oluşturmadığı söyleniyor. Bilemiyorum nedir, ne değildir. Ancak x86_64 mimarisi için daha yavaş çalıştığına dair rivayetler dolaşıyor. Alpha, SPARC64 ve iirc HP-PA mimarileri içinde gerekli olduğundan bahsi geçiyor.

Daha ayrıntılı bakmak isteyenler için :

http://www.technovelty.org/code/c/amd64-pic.html
http://en.wikipedia.org/wiki/Position-independent_code
http://www.gentoo.org/proj/en/base/amd64/howtos/index.xml?part=1&chap=3
http://www.redhat.com/archives/fedora-maintainers/2005-August/msg00094.html

Not: Herhangi bir yerde hata görürseniz bildirmekten çekinmeyin. Herkes herşeyi bilemez sonuçta 😉

>1 şubat

>

Uzun çalışmamız ürünü olan pardus kurumsal 2 64 bit pardus alfa sürümü çıktı. Uzun günler boyunca çalıştık, sorun çözdük hep beraber(Pardus ekibine yardımları için çok teşekkür ederiz) ve ilk kurulan cd’miz artık hazır. Tabi ki içerisinde hatalar olabilir sonuçta alfa sürümü 😉 Hataları bildirmekten çekinmeyiniz, yardım etmekten ise hiç çekinmenize gerek yok tabi ki.

Bu sürüm’ü kuracak ve kullanacak olan tüm arkadaşlara sesleniyorum, güle güle kullanın. Çalışmaya devam edeceğiz yakından takip ediniz;)

ps: bir iki link vermeden bu yazıyı sonlandırmak gereksiz olacağı için,

Şurada ilk alfa sürümümüz : http://members.comu.edu.tr/nyucel/Pardus-C2-x86_64-alfa.iso
Burada da depomuz : http://x86-64.comu.edu.tr/pisi-index.xml.bz2
Bu da sha1sum’ı tabiki : http://members.comu.edu.tr/nyucel/Pardus-C2-x86_64-alfa.iso.SHA1SUM

>formspring.me

>

openldap hakkında bir seyler yazabilir misiniz? Okuyup ogrenmeye calısıyorum. Umarım hayata gecırecegım.

Hmm ne yazayım bilemedim. Çok güzel bir şeydir. Kimlik kanıtlama konusunda gerçekten çok işe yarar bir araçtır. Bir uygulamanın ldap üzerinden kimlik kanıtlama yapabilmesi gerçekten önemli bir olay olduğunu düşünüyorum. Daha ayrıntılı şeyler yazabilmem için daha spesifik sorular olması gerekiyor…

Ask me anything